" İnsanların çoğu düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.Konuşmaktan korkuyor insan, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, belki reddedilir diye. Yaşlanmaktan da korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için." [Shakespeare]
Yaşamak, ne farkında olmadan, farkedilmeden hayatın içinden akıp gitmek , ne de geçmişin pişmanlık duygularıyla hayıflanıp ömür tüketmektir. Yaşamak ; her hal ve durumda hayata tutunabilmek, bağlanmak, hayata yerleşmek, ve zorluklarla uğraşıp onurlu , huzurlu . sağlıklı ve verimli bir şekilde kendine ve topluma insanlık değeri katabilmek sanatıdır. Ne var ki insan, kendini geliştirmede gayretler içine girdiğinde en büyük engel ve zorluklar yine toplumdan gelmektedir.
Çocukluk döneminden itibaran kişi, toplumun değer yargıları tarafından genellikle korku vasıtasıyla etki altına alınmaktadır; "Hızlı koşma düşersin", "Onu yapma , ızarlar", "Öyle konuşma, alay ederler"; ,vs. Toplumun değer yargıları genellikle yasaklama getirici , cesaret kırıcı ve ön yargılıdır, neredeyse insanın yaşamasına müsaade etmezler. Kilisenin aforoz ettiği din adamları, zindana atılan filozoflar, "deli " diye adlandırılan bilim adamları, Korku neredeyse insanın genlerine işlemiştir. Çoğu insan Shakespeare'in dediği gibi hem yaşamaktan hem de ölmekten korkar hale gelmiştir. İyi ki kendi "öz varlığının" farkında olan ve korkulara cesaretle karşı koyan insanlar da olmuştur. Öyle olmasaydı bugün hala taş devrininde ve "daha büyük teker" yapmaya çalışan toplum halinde kalırdı insanlık.
Toplum genellikle değişimi kolay benimsemez, bu anlaşılabilir bir durumdur; Toplumun bütün bireyleri her konuda aynı düşüncede olamayacağı için, değişim söz konusu olduğunda karşı tepki verenler de olacaktır. Araştırmacı ve yenilikçi kişi, kendi iyiliği ve gelişimi için, cesaret kırıcı tepkileri ustalıkla savuşturmasını bilmeli ve farklılığını kabul ettirebilmelidir.
Sanat kelimesinin, "yaptığına kendini vererek ve maharetle yapmak" olduğu hatırlanırsa; insanın kendi hayatının "sanatçısı" olmak gerekliliği ve hakkı vardır. Aksi takdirde bir türlü keşfedemediği "öz benliğinden" uzak kalışı nedeniyle hayatını, başkalarının doğrularıyla yaşamak zorunda kalacaktır.
Yaşam için bahşedilmiş olan süre, korkularla ve olumsuzluklarla doldurulamayacak kadar kısadır. Dün geçmiştir, yarın da belli değildir. O halde yaşam bir gündür denilebilir. İnsan bu günü ve mümkün olursa her günü kendi olarak, kendi öz varlığına saygı duyarak, zorluklar karşısında kendine olan güveniyle çalışarak yaşamalıdır. Bugün yapılabilecekleri yarına ertelememek, huzurlu ve verimli olmanın tek yoludur.
Bir zorlukla karşılaşıldığında, bilinmelidir ki bunda olgunlaşmak, öğrenmek ve ilerlemek için fırsatlar vardır. Çoğu kimse en büyük gelişimlerini karşılaştıkları güçlüklerle mücadele ederken kazanmışlardır.Yaşama Sanatı beklemenin değil düşünmenin, araştırmanın ve uğraşının tercih edildiği bir yaşam tarzıdır.